DİVAN-I HÜMAYUN Osmanlı Devleti’nde en yüksek yönetim organı Divan-ı Hümayun ’dur. En önemli devlet işlerinden birinci de*recede sorumlu olan sadrazam, Divan-ı Hümayun ‘un başkanıdır. Bu kurum, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yılların*da, Orhan Bey döneminde oluşturul*du. Tanzimat’tan soma yerini Nazırlar Kurulu aldı.
Divan-ı Hümayun ile ilgili belirgin bilgiler, Yıldırım Bayezit döneminde ortaya çıkar. Divana üye olan beylerin başlarına burma sarıklar giymesi de ilk dönemlerde başladı. Bu dönemde, Divan-ı Hümayun, her gün sabah top*lanır, divana padişah başkanlık eder ve devletin önemli işleri burada görüşü*lürdü. Divan-ı Hümayun, Fatih Sultan Mehmet’in çıkardığı kanunnameyle yeniden düzenlendi. Buna göre, divan başkanlığı görev ve yetkisini sadraza*ma bırakan padişah, görüşmeleri iste*diği zaman, kafes arkasından dinleme*ye başladı. Divan-ı Hümayun’a sadra*zam, şeyhülislam, kubbealtı vezirleri, nişancı, kazaskerler ve defterdarlarla kaptanıderya katılırdı. Burada, yönet*sel, adli ve şer’i konular görüşülür ve karara bağlanırdı. Divan üyeleri, top*lantılardan sonra karar alırlar ve bu kararları sadrazam, padişaha bildirirdi. 16. yüzyılda önce haftada beş gün top*lanan Divan-ı Hümayun, daha sonra, cumartesi, pazar, pazartesi ve salı ol*mak üzere dört gün toplanmaya başla*dı. IV. Mehmet döneminde toplantı günleri ikiye indirildi. 17. yüzyılın sonlarında görüşme günü dörde çıkarıldıysa da divanın önemi giderek azaldı.
Halk dilinde kubbealtı adıyla bilinen Divan-ı Hümayun, Topkapı Sarayı’nda Ortakapı ile Babüssade arasında, saray meydanına bakan önü revaklı bir bö*lümde çalışmalarını sürdürdü. Bu sa*lonun yanında Divan-ı Hümayun me*murlarının çalıştığı ayrı odalar da bu*lunurdu. Divan-ı Hümayun, hemen her yurttaşa açıktı ve Müslüman ya da Hıristiyan olsun herkesin başvurma ve yakınma hakkı vardı. Bu gibi konular gün divanı adı verilen normal divan*larda görüşülürdü. Bunun dışında dev*letin yönetim işleriyle dış sorunlarının ele alındığı genel divan toplantıları da yapılırdı. Yine ordunun sorunları da bu günlerde görüşülürdü. Böyle konu*ların görüşüldüğü bazı divanların özel adları da vardı. Örneğin, ulufe divanı. Ayrıca, padişah tahtının Babüssaade ağasının önüne kurulması ve padişa*hın üzerine oturarak, halkın ya da as*kerlerin isteklerini dinlemesine de ayak divanı adı verilirdi.