Arabistan’da kent,

Lut gölünün Güneyinde, günümüzde Ürdün’de*dir. Baharat yolu üzerindeki bu kent, ula*şılması güç bir yerde bulunması sayesin*de bir baharat deposu ve Nabatiler’in başkenti oldu. İ.Ö. 312’den beri varlığını sürdüren kent, İ.Ö. I. yy. ile İ.S. I. yy. arasında altın çağını yaşayarak anıtlarla be*zendi. Petra Traianus devrinde roma top*raklarına katıldı ve bir roma ili oldu (İ.S. 106).

XIX. yy.’da bulunan Petra’dan geriye yalnızca kayalara oyulmuş zengin mezarlar kalmıştır; mezarların, sütunlar, nişler ve heykellerle süslü cepheleri var*dır. Hazine adıyla anılan mezar tapınağı*nın cephesi iki katlıdır ve çift alınlıklıdır; üst katın orta bölümünde, içinde büyük bir olasılıkla eskiden bir heykelin yer aldığı bir tür kubbeli ve silindir biçimli yapı yükse*lir. Büyük bir ana salon ile iki yan odadan oluşan anıtın önünde, korinthos başlıklı altı sütundan oluşan bir peristylon bulunuyor*du. Kentte ayrıca, Roma döneminden kal*ma büyük bir tiyatro ve kenan etkisi taşı*yan bir tapınak yükselirdi; tapınakta, kur*ban kesmek için bir sunak, çeşitli sunu masaları ve giriş yolunun iki yanında yük*selen dikilitaşlar vardı.