12-08-2015, 10:13 PM | #1 |
Senior Member Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 14.126
| İshak Paşa Sarayı Tarihçesi
Çıldır vâlisi İshak Paşa tarafından 18. asır sonlarında yaptırılan tanınmış saray. Ağrı’nın Doğubeyazıt kazasının takriben 8 kilometre güneydoğusunda daha önceki Doğubeyazıt kasabasının bulunduğu yerde ovaya hâkim bir yamaçtadır. Saray, yamacın eğimi yüksek destek duvarlarıyla düzeltilerek ele geçirilen yaklaşık 50 x 150 metre boyutlarındaki düzlüğün üzerinde heyetmiştir. Saraya sanki bir kale görüntüsünü veren yüksek etraf duvarlarıyla içindeki yapıların bir bölümü, Birinci Dünyâ Savaşında bölgeyi işgâl eden Rusların yaptıkları hasarlar nedeniyle yıkık vaziyettedir. Saray, birbirini tâkib eden iki avlunun etrafında toplanmış çeşitli yapı gruplarından alana gelir. Saraya, doğu cephesinin ortasındaki görkemli taç kapıdan girilir. Girişin arkasındaki birinci avluda servis binâları bulunur. Bütün saraya dağılmış olan bir tür merkezî ısıtma (bugünkü kalorifer sistemi) donanımının ocağı da birinci avludadır. Bu ısıtma sisteminin duvarlarda bırakılmış kanallardan geçen pişmiş topraktan boruları bugün de yer yer görülmektedir. Bölgenin sert geçen soğuk abuhavası nedeniyle büyük odalarda ayrı olarak bir ocak vardır. Birinci avlunun batı duvarında bulunan ikinci bir taç kapıdan ikinci avluya geçilir. Bu avlunun girişte solunda, bir koridor üzerinde bulunduğu düşünülen odaların yalnız temelleri kalmıştır. Bu avlunun sağ tarafındaki bir kapıdan sarayın selâmlık bölümüne geçilir. Kapının arkasındaki bir geçitten erişilen holün bir tarafında dîvanhâne, öbür tarafında kütüphâne bulunur. Holden, batı taraftaki bir koridorla bitişikteki câmiye geçilir. Kare tasarılı câminin kubbesi yarım küreden oldukça fazladır ve bu şekliyle Türkistan kubbelerini andırır. Câminin minberine ise duvarın içindeki merdivenle çıkılır. Minber duvardan dışarı taşan yarım dâire bir balkon şeklindedir. Câminin kuzeybatısında köşesinde bulunan minâre koyu ve açık renkli taş sıralarla örülmüş olup tek şerefelidir. Avluda câminin kıble duvarına bitişik sekizgen tasarılı ve külahlı türbe Selçuklu dönemi kümbetlerine benzer. İkinci avlunun batı duvarının ortasındaki üçüncü bir taç kapıyla harem bölümüne geçilir. Vaktinde iki katlı olduğu anlaşılan bu bölümün, bugün yalnız alt kat duvarları kalmıştır. Taçkapının arkasında uzanan koridorun sağında büyük yemek salonu, sonra da ovaya bakan pencereleriyle harem odaları bulunur. İshak Paşa Sarayı yalnız mîmarlık değil bezemeleriyle de oldukça dikkat çekicidir. Sarayın hiç çini kullanılmamış olan bezemesinde taş reymeciliği ağır basar. Her üç taçkapının üstü, câminin kıble duvarı, türbenin cepheleri ve külahı, haremdeki salonlar, kapı ve pencere söveleri kemerler vb. yerler yüksek kabartma taş işlemelerle doludur. Çoklukla bitkisel öğelerin ağır bastığı ve Anadolu Selçukluları, Gürcistan ve Kafkasya gibi çok değişik yörelerin taş işçiliği üsluplarının birbiri içine geçtiği bu bezemeler de Rus işgali esnasında büyük zarar görmüştür. Kimi ehemmiyetli parçalar ise yeniden bu işgal sırasında Rusya’ya götürülmüştür. Arvas’tan Doğubeyazıt’a hicret eden Seyyid Abdürrahîm, onun erkek çocuğu Hâcı İbrâhim ve onun erkek çocuğu Abdülazîz efendiler İshak Paşa Sarayının yakınında bulunan Ahmed Hâni türbesinde yatmaktadırlar. |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |