12-09-2015, 10:16 PM | #1 |
Senior Member Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 14.126
| Kısaca Milli Varlığa Düşman Cemiyetler Hangileridir Milli Varlığa Düşman Cemiyetler Ulusal Mücadele’de azınlıkların kurduğu cemiyetlerin yanında ulusal çıkarlarımızla bağdaşmayan, ulusal birlik ve beraberliğimizi bozucu, işgalci devletlerin destek ve yardımlarıyla Türkler tarafından kurulan cemiyetler de mevcuttur. a) Kürt Teali Cemiyeti Bedirhani, Baban ve Şemdinan aşiretlerinden İstanbul’da oturan Kürt aileler ve entellektüel aydınlardan kurucuları arısında; “Ayan üyesinden cemiyet başkanı Seyit Abdülkadir, Başkan vekilleri Babanzade Mustafa Zihni Paşa, Bedirhani Emin Ali, Molla Said, Bediüzzaman (Said-i Nursi), Katipler: Babanzade Abdülaziz, Seyit Abdullah ve Şefik Beylerden oluşmaktadır.” 6 Kasım 1917’de kurulan cemiyet Dahiliye Nezareti’ne 7 Aralık 1918 tarihinde bir yazıyla müracaat etmiş; Dahiliye Nezareti 19 Şubat 1919 tarih ve 74 sayılı kararla kurulma desturu vermiştir. Başta kendisini; “1908 seneninde kurulan Osmanlılık idealine bağlı bir hayır cemiyeti görünümünde olan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyetinin devamı gibi gösterdiyse de asıl emeli: ateşkesin yarattığı elverişli şartlardan istifade ederek bağımsız bir Kürt Devleti kurmaktı”. Merkezi İstanbul’da bulunan cemiyetin Diyarbakır, Bitlis, Mardin, Erzurum, Elazığ, Van vilayetlerinde şubeleri ve geniş anlamda faaliyetleri vardı. Türk milletinin aleyhinde çalışıp, Türk toprakları üzerinde İtilaf Devletlerinin menfaatleri doğrultusunda propaganda yaparak Osmanlıyı içten yıkmak için ellerinden gelen çabası göstererek Millî Mücadele’yi aksatma çalışmalarıyla zarar veren hale geldiler. Seyit Abdülkadir ve ekibinin, Kürtleri Türkler’den ayrı bir kavim sayarak birbirlerine düşman duyuru etmeye çalışması Wilson ilkelerinden yararlanarak bağımsız bir Kürdistan kurmayı amaçlaması; bütün Türkler ve en çok Doğu Anadolu vilayetleri halkı tarafından şiddetle reddedildi. Doğu şehirlerine Kürt memurların atanmasını isteyen kuruculardan Avni Paşa, Mevlanzade Rifat, Haydarizade İbrahim Efendi, Abuk Ahmet Paşa’dan oluşan grup; netice olarak “Kürdistan”a bir Kürt vali atanması ve belli sayıda Kürt görevlinin gönderilmesi fikrini benimsettiler. Ali Bedirhani’nin Diyarbakır Valiliğine, Hamdi Paşa’nın 10. Kolordu komutanlığına, bir başka Kürt’ün Mardin valiliğine atanması işlemi; İngiliz Yüksek komiserliğinin Ali Bedirhani’ye güvenmemesi ve konunun Osmanlı Devletinin iç işlerine müdahele olacağı düşüncesiyle gerçekleşmedi. Aynı zamanda yapılan 1919 Meclis-i Mebusan seçimlerini de bir dernek değilmiş gibi “Anadolu’da Kuvayı Milliye’nin seçime aktif bir surette müdahele ettiği gerekçesiyle veto edip katılmadı”. Kendilerini Kürt davasının tek temsilcisi sayan cemiyet azaları, İstanbul’da bulunan İngiliz, Fransız, Amerikan komisyon azalarını ziyaretle isteklerde bulundular. 4 Ağustos 1919’da Amerikan kuruluyla İstanbul’da Seyit Abdülkadir başkanlığında görüşen cemiyet azaları; “Kürdistan sınırlarının gösterildiği bir haritayı vererek denize de bir çıkışlarının bulunmasını istediler”. Amerikan Komiserinin Kürdistan’ın büyük bir bölümünü içine alan Ermenistan Devleti’nin kurulmasına karar verildiğini söylemesi üzerine kızan Bediüzzaman Said Nursi cevaben; “Kürdistan şayet deniz sahilinde olsaydı harp gemilerinizle belki bu kararı uygulayabilirdiniz. Ama Kürdistan dağlarına gemileriniz çıkamaz bu kararınız da uygulanamaz.” diye konuştu. Amerika’dan Kürt ulusal haklarına yardımcı olmaları istikametindeki isteklerine Amerikan Komiseri; “Sen kendin yardımcı ol, Allah da sana yardım eder” diyerek toplantıyı bittirdi. “Jin” ve “Kürdistan” mecmuaları çıkararak, boş yere fırtına koparıp Türk halkından toprak isteyen Kürt Teali Cemiyeti azaları, Kürt Şerif Paşa’nın Paris’teki teşebbüslerini desteklediler. “Sulh Konferansına iki muhtıra ve bir Kürdistan haritası sunan Şerif Paşa, Ermeni temsilci Bogos Nubar Paşa ile de bir andlaşma yaptı. Cemiyet azalarından Arif Paşa başkanlığında oluşturulan kurul de destek olmak üzere Paris’e gönderildi.” Paris Sulh Konferansı’nın devam ettiği bir sırada; Seyit Abdülkadir’in bir gazeteciye; “Şerif Paşa’nın cemiyetlerinin delegesi olduğunu, Kürtleri temsil edebileceği ve altı doğu vilayetinde Kürtlerin çoğunlukta bulunması hasebiyle bu şehirler için otonomluk istendiğini, ancak Ermenilerin mi yoksa Kürtlerin mi çoğunlukta bulunduğunu İtilaf Devletlerince oluşturulacak bir heyetin yerinde araştıracağını, bunun için Ermeni temsilci ile andlaşma yapıldığını söylemesi reaksiyonlara kapı araladı.” Kürt aşiret ahalisi de Şerif Paşa’nın gereksiz vekilliğine karşı durdu. Bunun üzerine, konferanstan çekilen Şerif Paşa’nın davranışını, Seyit Abdülkadir Ermeniler lehine çıkacak bir kararın sebebi olabileceğini düşünerek 17 Mayıs 1920’de Paris’e konfrans delegelerine çektiği telgrafında; “Kürtlerin Şerif Paşa’nın çekilmesiyle konferansta temsil edilmediğini bu nedenle konferansın alacağı kararların Kürtleri bağlamayacağı hem de kararların geçerli sayılmayacağını duyurdu.” İtilaf Devletleri’nin Kürtleri, Türklerden ayrı olarak düşünmeyip Paris Sulh konferansında Ermeniler lehine aldığı kararlar Kürt toplumunda ikiliğe sebep oldu. Kürdistan’ın bağımsızlığından vazgeçen Seyit Abdülkadir, Osmanlı toprak bütünlüğü içinde bir Kürt otonomisi fikrini müdafaa ederken, köktenlerden oluşan ikinci grup hâlâ bağımsız Kürdistan hayaliyle yaşadılar. Meclis-i Mebusan’daki Kürdistanla alakalı tartışmalar, Seyit Abdülkadir’in İstanbul gazete sütunlarında yer alan “Kürtler bağımsızlık istemiyorlar” izahı örgütte ayrılmayı hızlandırdı. Kürt Teali Cemiyeti içindeki çekişmeler 1919’un son ayları ile 1920 senesi içinde hızlandı. Osmanlı hükümetinin de Haziran 1920’den itibaren cemiyet şubelerini kapatışı ve kimi azalarını gözaltına alınması cemiyet içindeki huzursuzluğu artırdı. Politik hayatı sona doğru hızla ilerledi. Azalarının herbirinin kafasından ayrı bir ses çıkması cemiyetin kapanmasıyla alakalı bir kararında alınamayışına neden oldu. Destek olduğu; “Kürt Tamimi Maarif Cemiyeti, Kürt Öğrenci Hevi Cemiyeti ve Kürt Kadınları Teali Cemiyetiyle beraber Milli Mücadele nihayetinde T.B.M.M. hükümetinin kuruluşuyla son buldu. b) İslâm Teali Cemiyeti Suna Kili’nin, Türk Devrim Tarihi’nde Teali-i İslâm (müslümanları yükseltme yüceltme) Derneği diye tanımladığı cemiyet İstanbul Süleymaniye Elmaruf semti Kirazlı Mescit sokağı No 17’de 19 Şubat 1919 tarihinde (Cemiyet-i Müderrisin) isimiyle heyetti. Kurucuları; Başkan Darülhilafetül-aliyye İptidai Dahil Medresesi Müdürü Umumisi İskilipli Mehmet Atıf Efendi, Başkan yardımcısı Sahn Medresesi Arap Edebiyatı Müdürü Konyalı Abdullah Atıf Efendi, Katip; Süleymaniye Tarihi Edyan Müderrisi Bergamalı Mehmet Zeki Efendi idi. Konya’da şubesi bulunan cemiyetin emeli: Din ve devlet ayrılığına taraftar olmadan ilmî, ahlakî ve sosyal yollarla politik hayata tesir etmek; Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü kötü vaziyetten ve bunalımdan kurtulması için dinî asallara dayalı olarak hilafet ve saltanatın nüfuzunu kuvvetlendirmekti. Cemiyet ayrı olarak; “Düşmana karşı direnmenin faydasız olduğu görüşünde ve halifeye bağlılıktan başka bir şeyin memleketi kurtaramayacağı düşüncesinde idi.” Bu gaye çevreninde çalışan cemiyet azaları Hürriyet ve İtilaf Fırkası safında; Anadolu millî hareketine karşı cephe almada birleştiler. Hürriyet ve İtilaf Fırkası yanlısı gazetelerde çeşitli konularda çeşitli yazı ve beyannameler yayınlayarak Ulusal Mücadeleyi baltaladılar. c) İngiliz Muhipleri Cemiyeti Ulusal birlik ve beraberliğimizi bozucu kuruluşların hepsinin birleştikleri nokta; “Osmanlı Devleti artık egemen bir devlet halinde yaşayamaz. Varlığını savunması, ancak himaye altına girmesiyle olasıdır” görüşüdür. Yukarıdaki tümceden hareketle, 20 Mayıs 1919 salı günü kuruluş beyannamesi Dahiliye Nezareti’ne verilen İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin beyannamesinin sonunda şöyle tecrübe ediyordu: İngiltere devleti fahimesinin muaveneti hayırhahanesiyle memalîk-i Osmaniyenin temin ve vahdeti hukuku için; “İngiliz Muhipler Cemiyeti” namıyla bir cemiyet teşekkül etmiştir”. İngiliz David Lloyd George (1863ğ1945)’un Türkiye üzerindeki tasarılarını gerçekleştirmek için kurulan cemiyetin kurucuları arasında daha önceki Dahiliye Nazırı Memduh Paşa, Şehremini Cemil Paşa, güveyi Hazreti şehriyari Ahmet Zülküfül Paşa, Mahkeme-i Temyiz reisi Ali Rüşdi Efendi, sabık Şurayı Devlet üyesi Said Molla ve İngiliz ajanı Rahip Dr. Robert Rew Frew gibi tanınmış kişiler vardı. Gazi Mustafa Kemal Nutuk’ta cemiyetin biri açık ötekisi saklı iki emelinin olduğunu belirtir ve devamla: “asıl faaliyeti gizli cehti olup, memleket içinde örgüt yaparak başkaldırı ve ihtilal çıkarmak, milli şuuru felce uğratmak, yabancı müdahelesini kolaylaştırmak gibi haince girişimleri vardı” der. İngiliz casusluğu görevini de yürüten Muhipler Cemiyeti azaları, Frew’in direktifiyle, İstanbul’un en fakir mahallelerindeki Türk ailelerine hergün çok miktarda et dağıtarak işe başladı. İngiliz ekonomik anaparasıyla güçlenen örgüt, desteklediği diğer yan kuruluşlarla Anadolu’da oluşan Kuvâ-yı Milliye’yi yok etmeye yönelik hareketini hızlandırdı. Marmara ve Ege bölgelerinde çıkan isyanlar dahil, Konya-Bozkır ayaklanmaları ile Konya Delibaş Mehmet İsyanı hareketinde de büyük rolleri olan cemiyetin yayın uzuvu “İstanbul” gazetesiydi. Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile sıkı işbirliğinde olan teşkilatta ikilik ortaya çıktı. Miralay Sadık-Gümülcineli İsmail grubu 22 Eylül 1921 tarihinde bir kurultay yapıp yeni idare heyeti oluşturduysa da Rahip Frew’in desteğindeki Mustafa Sabri-Said Molla grubu da noter huzurunda 19 Ekim 1921 tarihinde ikinci bir alternatif kongre yaptılar. Lakin Millî kuvvetlerin Anadolu’ya hakim olmalarıyla politika sahnesinden silindiler. |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |