12-11-2015, 09:24 PM | #1 |
Senior Member Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 14.126
| Divan-ı Hümayun Kısaca Nedir Divan-ı Hümayun Divan, İslam devletlerinde idareyle alakalı ehemmiyetli konuların görüşülüp karara bağlandığı heyettir. Başlangıçta bir devlet dairesi niteli*ği taşıyan divanlar sonraları İran devlet gele*neğinin de tesiriyle heyet biçimine dönüşmüş*tür. Giderek sayıları artan, görev ve yetkileri farklılaşan divanlar uzun müddet İslam devletle*rinin en ehemmiyetli idare uzuvu olma nitelikle*rini savunmuşlardır. İslam tarihinde ilk divan ikinci halife Hz. Ömer döneminde (634–644) kuruldu. Devlet gelirlerinin ve giderlerinin kaydedilmesi işle*rini yürüten bu divan daha sonra bütün mali işleri yöneten bir daire vaziyetine geldi. Emeviler döneminde (661–750) divanların sayısı artmaya başladı. Devlet merkezi Şam’da bu*lunan ve ekonomik işleri yönetmekle görevli olan “Divanü’l-Harac” gittikçe ana divan du*rumuna geldi ve “el-Divan” isimiyle anılmaya başlandı. Merkezde çeşitli devlet işlerini yü*rüten divanların yanında eyaletlerde de di*vanlar heyetti. Abbasiler dönemi (750–1258) ise divanların yetki ve görevlerinin net ola*rak birbirinden ayrılarak belirlendiği, büyük bir imparatorluk vaziyetine gelen devletin artan gereksinmelerine göre bir hayli yeni divanın kurulduğu, eskimiş olanların da kaldırıldığı bir dönemdir. Abbasiler’deki başlıca divan*lar, ekonomik işlerle uğraşan “Divanü’l-Harac”, zekât gelirini toplayan “Divanü’s-Sadaka”, askeri işlere bakan “Divanü’l-Ceyş”, devlet görevlilerinin fiyatlarını tertip eden “Divanü’n-Nafaka”, saray giderlerini yöneten “Divanü’l-Hazine”, posta ve saklı haberalma işlerine bakan “Divanü’l-Beridi” ile mali de*netimle görevli “Divanü’z-Zimem”di. “Divanü’s-Sır” ise devletin ehemmiyetli iç ve dış meseleyle*rıyla alakalı kararları alan üst kuruldu. Abbasiler’de halkın çeşitli konulardaki yakınmaları*nı dinleyen ve bunları halifeye ileten “Divanü’l-Mezalim” isimli bir kurul daha vardı. Hali*feler divan toplantılarına katılmazlar, isterler*se toplantının yapıldığı salona bakan yüksek bir yerde oturup müzakereleri pencere arkasın*dan izlerlerdi. Abbasiler döneminde ve sonrasında kuru*lan İslam devletleri büyük ölçüde Abbasi di*van ananenini sürdürmüşlerdir. Büyük Su baskın*çuklularda devletin en yüksek yönetsel kuru*luna “Divanı Âlâ” denirdi. “Divan-ı Âlâ”nın altında resmi yazışmaları yürüten “Divan-ı İn*şa” ve “Divan-ı Tuğra” isimli iki divan bulunur*du. Mali kayıtları “Divan-ı İşraf-ı Memalik” meblağ, mali denetimi de “Divan-ı Nazar-ı Me*malik” yapardı. Askerlik işlerini “Divan-ı Arz” veyahut “Divan-ı Ceyş” denilen heyet yü*rütürdü. Anadolu Selçukluları da Büyük Su baskın*çuklulardan aldıkları bu heyetleri bir takım isim değişiklikleriyle aynı biçimde savunmuşlardır. Anadolu Beylikleri ile Akkoyunlular ve Karakoyunlular’da da benzeri müesseselerin varlığı bilinmektedir.Osmanlı Devleti’nde küçük bir beylik ola*rak kurulduğu senelerde divana benzer bir ku*rul yoktu. 15. asrın ortalarına doğru mer*kezi devlet örgütü oluşunca divan da ortaya çıkmıştır. Osmanlılar’da evvelki İslam devletlerinden değişik olarak bütün yönetim görevle*rini tek bir divan üstlenmişti. “Divan-ı Hümayun” adı verilen bu kurulun asıl azaları sadra*zam, kubbealtı vezirleri, Anadolu ve Rumeli kazaskerleri, Nişancı, Anadolu ve Rumeli defterdarları ile Rumeli Beylerbeyi idi. Yeni*çeri Ağası ile Kaptan-ı Derya ancak vezir rüt-besindeyseler Divan-ı Hümayun azası olabi*lirlerdi. Divan-ı Hümayun’un ayrı olarak kendi ör*gütü ve Reisülküttab’ın başkanlığında çalışan birçok görevlisi vardı. Yönetimle, yargıyla, maliyeyle ve ekonomiyle alakalı konularda dev*letin en üst karar uzuvu olan Divan-ı Hüma*yun bu arada halkın yakınma ve dilekle*rini de dinlerdi. Verdiği kararlar padişahın onayıyla kesinleşir ve yürürlüğe girerdi. Divan-ı Hümayun Topkapı Sarayı’nda Kubbealtı denilen yerde toplanırdı. Kanuni Sultan Süleyman dönemine (1520–66) kadar Divan-ı Hümayun toplantılarına padişahlar başkanlık etmiş, ondan sonra bu görevi sadra*zamlar yürütmüşlerdir. Padişahlar ise toplan*tıya katılmayıp müzakereleri kafes arkasından izlemekle kanaat etmişlerdir. Divan-ı Hümayun ekseriyetle haftada dört gün (cumartesi, pazar, pazartesi, salı) topla*nır, kararlar da padişahın onayına pazar ve salı günleri sunulurdu. Osmanlı Devleti’nde Divan-ı Hümayun’dan başka Sadrazamın baş*kanlık ettiği divanlar da vardı. Sadrazam ko*nağında toplanan bu divanlardan “İkindi Di*vanında Divan-ı Hümayun’da görüşülmesine gerek duyulmayan daha ehemmiyetsiz işler karara bağlanırdı. Sadrazam “Çarşamba Divanı”nda başşehir İstanbul’un çeşitli meseleleriyle uğra*şır, “Cuma Divanf’nda ise yalnızca davalar dinlenir, ehemmiyetli görülenler Divan-ı Hüma-yun’a götürülürdü. Eyaletlerde beylerbeyleri*nin başkanlığında toplanan ve “Eyalet Diva*nı” denilen heyetler Divan-ı Hümayun’un kü*çük birer örneği gibiydiler. Eyalet Divam’nda alınan kararlar Divan-ı Hümayun’a bildirilir*di. Ayrı olarak bu heyetin kararını beğenmeyen*ler Divan-ı Hümayun’a müracaat edebilirlerdi. 17. asrın ortalarından sonra Divan-ı Hü*mayun’un ehemmiyeti azalmaya başlamış, buna karşılık veziriazamın yetkileri ve idaredeki gücü artmıştır. 18. asırda gittikçe merasimsel bir heyet vaziyetini alan Divan-ı Hümayun çok seyrek toplanmaya başlamıştır. II. Mahmud’un (1808–39) merkezi devlet örgütünü yine tertip etme çalışmaları esnasında önce Sadrazam divanları kaldırılmış, Divan-ı Hü*mayun’un yetki ve görevleri de başka müesseselere devredilmiştir. Divan-ı Hümayun bundan sonra işlerliği olmamakla beraber varlığını ge*leneksel bir müessese olarak devletin bitme*sine kadar sürdürmüştür. |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |