07-06-2016, 09:59 PM | #1 |
Senior Member Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 14.126
| Tanzimat Dönemi Öğretici Metinleri Tanzimat dönemi öğretici metinleri nelerdir? Tanzimat dönemindeki öğretici metinler ve özellikleri hakkında kısa bilgi. Tanzimat edebiyatında gazetelerle birlikte öğretici metinler yapı değiştirmiş, Batılı öğretici metinler edebiyatımıza kazandırılmıştır. Tanzimat döneminde Şinasi, Namık Kemal’le başlayan gazetecilik çok gelişmiş ve gazete etkili bir iletişim aracı olmuştur. Bu gazetelerde makale, fıkra, deneme, tenkit gibi öğretici metinlere de yer verilir. Ayrıca anı, günlük, mektup gibi türler Tanzimat’ la birlikte önem kazanmış ve Batılı bir hüviyete bürünmüştür. Şunu da unutmamak gerekir ki bu dönemin bir çok edebi türünde öğreticilik hakimdir. Bu dönem öğretici metinlerin genel özellikleri: – Toplumsal konulara ve sorunlara yer verilmiştir. – Hürriyet, eşitlik, kanun, bilim ve teknikle ilgili Batılı kavramlar konu olarak işlenmiştir. – “Sanat, toplum içindir.” anlayışı benimsenmiştir. – Öğretici metinler toplum için, toplumun anlayacağı bir dille yazılmıştır. – Tanzimat Dönemi Edebiyatı öğretici metinlerinde ikilik yani eski-yeni, yerli-Batılı çatışması temada, dilde (Arapça, Farsça kelime ve kavramlarla-yeni kavramlar) ifade biçimlerinde varlığını hissettirmiştir. Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatında belli başlı öğretici türler şunlardır: 1. MAKALE Tanzimat Dönemi’nde gazete ile birlikte edebiyatımıza girmiştir. Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: İlk makale sayılır. Bu makale Şinasi tarafından yazılmıştır. Lisan-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazâtı Şâmildir: Namık Kemal’in Tasvir-i Efkâr gazetesinde yayımlanan bu makalesinin Milli Edebiyat Dönemindeki dil anlayışını belirleyecek düzeyde bir içeriği vardır. Edebiyatın gerçek sorunları ilk kez dile getirilmiştir. Dil sadeleştirilmelidir, somutlaştırılmalıdır. Divan edebiyatı somut gerçekliği yansıtmaz görüşünü savunmuştur. Şiir ve İnşa: Ziya Paşa tarafından Hürriyet gazetesinde yayınlanmıştır. Ulusal değerlere yönelmeli, halkın anlayabileceği bir dil kullanılmalıdır. 2. ELEŞTİRİ Eleştiri türü edebiyatımıza Tanzimat’la birlikte geldi diyemeyiz. Tanzimat öncesinde de eleştiri türü vardır; ancak Batılı anlamdaki eleştiri Tanzimat’la birlikte gelmiştir. Ziya Paşa Şiir ve İnşa adlı makalesinde eski edebiyatı eleştirir. Ancak daha sonraki “Harabat” adlı eserinin önsözünde “Şiir ve İnşa”daki görüşlerini reddeder. Namık Kemal, Ziya Paşa’nın “Harabat” adlı eserini eleştirmek için “Tahrib-i Harabat”ı yazar. Daha sonrasında da Takip’i yazar. Eski-Yeni Tartışması (Muallim Naci-Recaizade Mahmut Ekrem): Servet-i Fünûn Edebiyatının doğmasında Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem arasındaki eski-yeni tartışması çok önemli bir rol oynamıştır. Muallim Naci Divan Edebiyatına karşı daha ılımlı davranıyordu. Yeni edebiyata geçişin yavaş ve doğal bir süreçte olması gerektiğini savunuyordu. Yeniye kendini tamamıyla kapatmamış ancak yeniye karşı hoşgörülü davranan sanatçıları eleştirmekten de geri kalmıyordu. Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan’ın edebiyatta “biçimi” ve “sağlam üslubu” pek umursamayan yaklaşımlarını eleştiriyordu. Onun karşısında ise yeni edebiyatın kesin ve sert bir savunucusu olarak görülen Recaizade Mahmut Ekrem vardı. Recaizade Mahmut Ekrem ise Naci’nin şiirlerini sadece estetiği öne çıkardığı gerekçesiyle ağır şekilde eleştiriyordu. Bu tartışmada her ikisinin de etrafında geniş birer halka oluşmuştu. Muallim Naci ve eski edebiyata dair köklü bilgisiyle “üstad” olarak görülen Recaizade Mahmut Ekrem sanatın ne olduğu konusundaki dikkate değer fikirleriyle çevrelerini etkileri altında tutuyorlardı. Eski edebiyat savunucularının yayın organları; Hazine-i Fünûn, Resimli Gazete, Musavver malûmat, Musavver Fen ve Edeb, İrtika gibi dergi ve gazetelerde Servet-i Fünûn’a karşı sert eleştiriler yönelttiler. Yeni edebiyat savunucularının yayın organları ise Servet-i Fünun dergisi olmuştur. Recaizade Mahmut Ekrem ve Muallim Naci arasındaki eski-yeni çekişmesi Servet-i Fünûn edebiyatının doğmasını sağlamıştır. 3. HATIRA (ANI) Bir kişinin yaşadığı ya da tanık olduğu olayları, sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı yazılardır. Anıların değeri aslında, onu yazan kişiye göre değişir. Şüphesiz herkes anı yazabilir. Ancak sıradan bir kişinin yazdığı anılarla bir sanatçının ya da devlet büyüğünün yazdığı anılar aynı düzeyde değildir. Hatıra, Tanzimat döneminde edebiyatımızda görülmeye başlanan bir yazı türü değildir. Bu dönemden önceki zamanlarda da hatıralar yazılmıştır. Düzyazı eski edebiyatımızda geri planda kaldığından hatıra da pek öne çıkmamıştır. Tanzimat döneminden itibaren öne çıkmaya başlamış, sanatçılar anılarını yazma yoluna gitmiştir. Tanzimat döneminde Akif Paşa (Tabsıra), Namık Kemal (Magosa Hatıraları), Ziya Paşa (Defter-i Amal), Muallim Naci (Ömer’in Çocukluğu) anı türünde kalem oynatmıştır. Tanzimat döneminden sonra da edebiyatımızda edebiyatçılar anılarını yazmaya devam etmişler, hatta anılarını kitaplarda toplamışlardır. Namık Kemal – Magosa Hatıraları Ziya Paşa – Defter-i Amal Muallim Naci – Ömer’in Çocukluğu Akif Paşa – Tabsıra 4. GEZİ YAZISI Daha önceleri de var olan bu türde eserler verilmiştir. En önemlileri Seydi Ali Reis’in Mir’at-ül Memalik ve Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sidir. Bu dönemde devlet adamları ve sanatçılar yurt dışına gönderilmişlerdir. Batı’ya gönderilen bu kişiler orada gördüklerin, Avrupa şehirlerindeki gözlemlerini yazmışlardır. Ahmet Mithat Efendi- Avrupa’da Bir Cevelan, Sayyadane Bir Cevelan5. MEKTUP Tanzimat Döneminde oldukça gelişmiştir. Sadece haber alma, hal-hatır sorma görevinin haricinde düşünce alışverişi edebi konuları değerlendirmesi tartışma görevini de üstlenmiştir. Sürgün hayatı (Namık Kemal), elçilik görevi( A. Hamit Tarhan) gibi sebeplerle mektup yazılmıştır. İlk örneğini Akif Paşa vermiştir.
|
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |