07-06-2016, 10:03 PM | #1 |
Senior Member Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 14.126
| Tanzimat Edebiyatının Öncesi Ve Sonrası Tanzimat edebiyatı öncesi ve sonrasındaki kültür ve edebiyat alanındaki farklılıklar nelerdir? Bu dönemde ne tür gelişmeler yaşanmıştır. Tanzimat edebiyatının genel özellikleri nelerdir, faydaları ve yararları neler olmuştur bu konu hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Tanzimat Edebiyatı Nedir Tanzimat edebiyatı, Tanzimat Dönemi kültürel ve siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya çıkmış edebiyat akımı. 3 Kasım 1839’da Mustafa Reşid Paşa tarafından ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasî alanda gerek edebî ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Şinasi’nin Agah Efendi ile birlikte çıkarmış olduğu Tercüman- Ahval bu edebiyatın başlangıcı olarak kabul edilir. Edebiyat tarihçilerimiz de 1860 yılını Tanzimat edebiyatının başlangıcı olarak kabul edeceklerdir. Tanzimat Edebiyatı Sonrası Ne Tür Değişiklikler Meydana Gelmiştir Skolastik zihniyet, Tanrı merkezli düşünce sisteminin ürünüdür. Buna göre doğrunun ve bilginin kaynağı Tanrı’dır. Orta Çağa hâkim olan bu zihniyet, Rönesans ile yerini ilmî zihniyete bırakmıştır. Avrupa’daki teknolojik ilerlemenin kaynağında kiliseden koparak gerçekleştirilen bu zihniyet devrimi vardır. Avrupa, Rönesans ile başlayan bir gelişme sürecini yaşarken Osmanlı imparatorluğu’nda sosyal yapı bozulmaya başlamış ve dinî düşünce sistemini benimseyen medreseler, kendilerini yenile-yemediği için Batı’daki gelişmeler takip edilememiştir. Böylece giderek topluma hâkim olan skolâstik zihniyetin baskısıyla gelişme heyecanı ve dinamiği büsbütün kaybolmuş; bu durum sosyal çözülme sürecini de hızlandırmıştır. Tanzimat Dönemi’nde Batı’yı tanıyan devlet adamları ve aydınlar, Osmanlının krizden çıkmasının skolastik zihniyetten kurtulup Batı’da gelişen ilmî zihniyeti benimsemekle mümkün olacağına inanmışlar ve toplumu Batı uygarlığının değerleriyle buluşturmak için çalışmışlardır. Ancak Batılılaşma ya da yenileşme hareketi, geleneği ya da eskiyi devam ettirmek isteyen bir direnişle karşılaşır. Bu direniş, toplumda etkileri bugünlere dek sürecek bir ikiliği, eski-yeni çatışmasını doğurur. Eski ve yeni etrafında körü körüne bir anlayışı temsil edenler bu çatışmayı derinleştirir. Buna karşılık Batılılaşmayı “bilimde, teknolojide, düşünce ve devlet yapısında Batı’dan yararlanma ama inanç, ahlak ve kültürel değerler bakımından Türk kalma” anlayışı içinde savunanlar sentezci bir yaklaşım sergiler. |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |