09-18-2015, 08:46 PM | #1 |
Senior Member Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 14.126
| Mesnevi Ne Demektir? Mesnevinin sözcük anlamı ikişer ikişer, ikili demektir. Her beytin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır. Aruz kalıplarının kısa kalıplarıyla yazılan uzun bir nazım biçimidir. Nazım biçimi olarak İran edebiyatından gelmiştir. Arap ve Türk edebiyatlarına da oradan geçmiştir. Anlam ve kavramlar bir beyitte tamamlandığı için şair, her beyte iki kafiye bulmak zorunda olduğundan mesnevi en kolay nazım biçimi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle kısa konularda pek kullanılmamıştır. Örneğin, Bakî, Nef’î, Nedîm ve Nailî mesnevi şeklini hiç kullanmamışlardır. Bazı divan şairleri bazı nazım şekillerinin yanı sıra mesneviyi de kullanmışlardır: Şeyhî, Fuzulî, Nabî, Şeyh Galib gibi. Destanlar, aşk hikayeleri, şehrengizler, didaktik, dini ve ahlaki konular mesnevi nazım şekli ile kaleme alınmışlardır. Beş mesnevinin bir araya getirilmesiyle oluşan esere hamse denir. Divan edebiyatında hamse sahibi olmaya önem verilmiştir. Mesnevilerde konuya doğrudan girilmez. Mesnevinin kendine özgü bir düzeni vardır.Bunlar şöyledir: Mensur veya Manzum Dîbâce (Önsöz), Tevhîd, Münacât, Na’t, Mirâciye, dört halife için yazılan övgünün yer aldığı, din büyükleri hakkında methiyelerin olduğu Medh-i Çihâr-yâr-ı Güzîn, genelde devrin padişahına sunulan Eserin Sunulduğu Kişiye Methiye, eserin yazılış sebebinin yer aldığı Sebeb-i Telif veya Sebeb-i Nazm-ı Kitap gibi bölümler mesnevide yer almaktadır. Sebeb-i Telifte şair, eserini yazmaya başlamasının nedenini anlatır. Genelde bu bölüm tüm mesnevilerde bulunur. Âğâz-ı Destân bölümüne gelindiğinde mesnevinin asıl konusuna geçilir. Bu bölüm de kendi arasında başlıklarla bölümlere ayrılır. Bu başlıklar genellikle Farsçadır. Hâtime, son söz anlamındadır. Eserin sona erdiğini bildiren bölümdür. Mesnevinin bitiş tarihi, adı ve son söz söylenir. Konusu aşk olan mesnevilerin içinde gazeller, murabbalar, muhammesler de yer alabilir. Bunlar mesnevinin ölçüsünde yazılabileceği gibi başka kalıpta da yazılabilir. Genellikle bu şiirler, mesnevi kahramanının ağzından söylenir. Fuzulî’nin Leylâ vü Mecnûn mesnevisinde Mecnun diliyle söylenmiş gazeller mevcuttur. Mesnevilerde olaylar bir masal havasında geçer. Akla ve mantığa sığmayan pek çok olay anlatılır. Olayların geçtiği yer ve zaman belirli değildir. Konuda birlik yoktur. Çoğu zaman hikayenin bölümleri birbirine eklenmiş değersiz parçalar gibi görünür. Hikaye kahramanları olağanüstü özelliklere sahiptir. Mesnevilerde en çok kullanılan kalıplar şunlardır: Mef’ûlü/ mefâ’ilün/ fa’ûlün Fâ’ilâtün/ fâ’ilâtün/ fâ’ilün Fe’ilâtün/ fe’ilâtün/ fe’ilün Fe’ilâtün/ mefâ’ilün/ fe’ilün Mefâ’îlün/ mefâ’îlün/ fa’ûlün Fa’ûlün/ fa’ûlün/ fa’ûlün/ fa’ûl Mesnevileri konularına göre şöyle sınıflandırabiliriz: Aşk konulu mesneviler: Konusu beşeri aşk olan mesnevilerdir. Fuzulî’nin Leylâ vü Mecnûn Mesnevisi gibi. Dini ve tasavvufi mesneviler: Din kurallarını, peygamber ve din büyüklerinin yaşamlarındaki olayları, tasavvuf ilkelerini anlatan mesnevilerdir. Süleyman Çelebi’nin Mevlid Mesnevisi gibi. Ahlaki ve öğretici mesneviler: Öğüt ve bilgi vermek için yazılmış mesnevilerdir. Bu türdeki mesnevilere pend-nâme, nasihat-nâme de denmiştir. Güvahî’nin Pend-nâme’si, Nabî’nin Hayriye’si, Hamdullah Hamdi’nin Kıyafet-nâme’si gibi. Savaş ve kahramanlık konulu mesneviler: Din düşmanlarıyla yapılan savaşları anlatan mesnevilerdir. Bunlara gazavat-nâme, gazâ-nâme de denir. Mihailoğlu Ali Bey’in Gazavat-nâme’si gibi. Bir şehri ve güzelliklerini anlatan mesneviler: Bunların diğer adı da şehrengizdir. Enderunlu Fazıl’ın Hûban-nâme’si gibi. Mizahi mesneviler: Kişileri ve toplumun aksayan yönlerini alay yollu anlatan mesnevilerdir. Şeyhî’nin Har-nâme’si gibi. Mesnevideki tevhîd, münacât, na’t birden fazla olabilir. Mesnevinin hikâye bölümü içinde bir konudan diğerine geçiş yaparken konuyla bağlantılı küçük hikâyeler, fıkralar da anlatılabilir. Bazı mesnevilerde hâtime bölümünden önce bir fahriye bulunur. Şair, böyle değerli bir eser meydana getirmiş olmasıyla övünür. Kısa Mesnevî Küçük Hikâye Örneği Hikâyet-i Leylî vü Mecnûn Meğer bir gün ki âteş-i pâre-i Necd Şerer pervanesi Mecnûn-ı pür vecd Siyeh-mest-i şarâb-ı hayret olmış Kararmış gözleri Leylî’yle dolmış Dolaşdurmış perîşân seyr-i râha Tutulmış kendüsi çün dâm-ı mâha Dönüp ol şu’le-i cevvâle-i gam Yanup durmakda olmış şem’a hemdem Düşüp çün mûy-ı zengî pîş ii tâba Bozulmuş genc-i târ-ı ıztıraba Katup seyl-i sirişkin bahr-ı hûna Sükûn el vermiş ol cûy-ı cünûna Olup hoşnûd kendü âteşinden Şikâyet etmez olmış mâhveşinden Cefâdan nây gibi zâr etmez olmış Varup Leylîyi bîzâr etmez olmış Olup fariğ dil-i dîvânesinden Usanmış vaz’-ı küstâhânesinden Duyup ol berk-i sâmân ya’nî Leylî Gazabnâk eylemiş Kays’a tecellî Demiş etdünse feryadı ferâmûş Gerekmez bana artık gûş u mengûş Perîşân olmağı edüp tahayyül Senün-çün şânelenmişdür bu kâkül Bu suretler senün-çün rû-nümâdur Nazar âyineye sanma sanadur Hemân yan ağla Mevlâyı seversen Koma feryadı Leylâyı seversen Meğer dîvâneye taş atdı Leylâ Komadı urmadık baş seng-i hârâ Olur, ma’şûk dâğ u zahme tâlib Nişan lâzımdır âşıklarda Gâlib Mülevvendür hemîşe kâr-ı uşşak Meğer imdâd ede Hunhâr-ı uşşak Kerem-hâhum cenâb-ı mevlevîden Vere bir neş’e şûr-ı ma’nevîden (Şeyh Gâlib) |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |