05-15-2015, 08:31 PM | #1 |
Senior Member Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 14.126
| Divan edebiyatı ve genel özellikleri hakkında bilgi DİVAN EDEBİYATI, Türklerin İslam dinini benimsedikten sonra, Arap ve İran edebiyatı*nın da etkisiyle oluşturdukları edebiyattır. İs*lam dini Türklerin yaşamında da değişime yol açtı. Bu değişim dil ve edebiyat alanında Arapça ve Farsça sözcüklerin dile girmesi ya*nında bu dillerin anlatım biçimlerinin benim*senmesiyle de kendini gösterdi. Osmanlı Dev*leti döneminde Anadolu’da biçimlenen Divan edebiyatı 20. yüzyıl başlarına kadar varlığını sürdürdü. Bu edebiyata Divan edebiyatı den*mesinde, şairlerin şiirlerini belirli bir düzen içinde toplayarak “divan” denen bir kitap oluşturmalarının etkisi vardır. Türkler, Müslüman olmadan önce, Uzak*doğu ve Orta Asya’da birçok devlet kurmuş, başta Göktürk ve Uygur alfabeleriyle olmak üzere, konuşulan dili yazıya geçirmiş ve bir yazı dili geliştirmişti. 8. yüzyıldan sonra İs*lam dinini benimsemeye başlayan Türk*ler’in İslam kültürü ile tanışmalarında Araplar’dan çok İranlılar’ın etkisi olmuştu. İranlı*lar ise, önceleri yalnızca İslam dinini değil, Arap dili ve edebiyatını da benimsemişti, Divan Edebiyatında Dil
Divan Edebiyatında Nazım
Divan Şiirinin Nazım Biçimleri
Rubai, ü Rubai, aynı vezinle söylenen dört dizelik bağımsız nazım biçimidir. ü Birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklıdır Murabba, ü Murabba, bent adı verilen dört dizelik kıta*lardan oluşur. ü Genellikle ilk dörtlüğün bütün dizeleri aynı uyakla, öteki dörtlüklerin son di*zeleri ü ilk dizenin uyağıyla, öbür dizeler ayrı uyakla yazılır (aaaa-bbba…. gibi). Şarkı, ü Şarkı, biçim bakımından murabbanın aynı*dır. ü Şarkıda genellikle ilk dörtlüğün ikinci ve dördüncü dizeleri, öteki dörtlüklerin dördün*cü dizesi olarak yinelenir. Buna nakarat de*nir. ü Şarkı biçimi Türk edebiyatına özgüdür. ü Bestelenmek için yazılır. ü Bu nedenle müziğe uygun kalıplar kullanılır. ü Nedim, Divan şiiri*nin en güzel şarkılarını yazmıştır Muhammes, ü Muhammes, bent denilen her bölümü beş dizeden oluşan nazım biçimidir. ü İlk bendinin dördüncü ve beşinci dizeleri ya da yalnızca beşinci dizesi, öteki bentlerin sonunda yinele*niyorsa buna tekrarlı muhammes anlamına gelen muhammesi mütekerrir denir. ü Uyak düzeni ise genellikle aaaaa-bbbaa-cccaa.. bi*çimindedir. Müseddes, ü Müseddes, her bendi altışar dizeden oluşan nazım biçimidir. ü Uyak düzeni genellikle aaaa- aa-bbbbba-ccccca-ddddda biçiminde olur. ü İlk altı dizenin son iki dizesinin nakarat olarak yazıldığı müseddesler de vardır. Terci-i bent ve terkibibent ü Terci-ibent ve terkibibent, bentlerden (bölümlerden) oluşan uzun şiirlerdir. ü Her bent kendi içinde iki bölümlüdür. ü Bent sayısı 5 ile 10 arasında değişir. ü Bentlerin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır. ü Uyak düzeni şöy*ledir: aa xa xa xa bb cc xc xc xc xc dd. ü Burada*ki bb ve dd dizelerine vasıta beyti denir. ü Ter*ciibentlerde bu vasıta beyti, her bendin so*nunda nakarat olarak kullanılır. ü Bu nazım bi*çimiyle yazılan şiirlerin konusu genellikle, şai*rin yaşamdan, yazgısından şikâyeti, din ve fel*sefe ile ilgili düşünceleri ve toplumsal yergile*ridir. Gazel, ü Gazel, Divan şiirinde en çok kullanılan na*zım biçimidir. ü İlk beytin dizeleri kendi arasında uyaklı, öteki beyitlerden birinin dizeleri serbest, ikinci dizeleri ilk beytin uyağına göre yazılır ü Taştir, başka bir şairin gazelinin iki dizesi arasına başka bir beytin eklenmesidir. ü Taştir yaparken gazelin konusuna uymak gerekir. ü Şair bir gazel beytinin üstüne üç dize daha eklemişse buna da tahmis (beşleme) denir. ü Müstezat, sözcük anlamıyla “artırılmış, ço*ğaltılmış” demektir. ü Gazelin özel bir biçimi*dir: Uzun dizelere “ziyade” denilen kısa bir dize ekleyerek yazılır. Örnek: i” “Sen kim gelesin meclise bir yer mi bu*lunmaz .Baş üzre yerin var. (Nedim) Kaside, ü Divan şiirinin en çok kullanılan na*zım biçimidir ü Musammat, murabba, şarkı, muhammes, terkibibent ve terciibent gibi nazım biçimleri*nin ortak adıdır. ü Mesnevi, Divan şiirinin en sık kullanılan nazım biçimlerindendir. ü Beş mesneviden olu*şan yapıta ise. hamse denir Divan Şiirinin Konuları ve Özellikleri ü Bir şairin divanında işlediği konular da belli bir düzene göre sıralanır. ü Genellikle bütün divanlar ayrı sırayı izler ü Önsöz (mukadde*me) besmele ile başlar, yer yer şiirlerle süs*lenmiş düzyazı ile yazılırdı. ü Şair, yapıtı üzeri*ne açıklamalarını, şiir konusundaki düşünce*lerini, Tanrı’ya duyduğu minneti bu bölümde dile getirir. Bu tür bölümlerin olmadığı divan*lar da vardır. ü İkinci bölümde kasideler yer alır. Tanrı sevgisini dile getiren kasideler (münacat), Hz. Muhammed’i öven kasideler (naat), zamanın din büyüklerini, padişahları ve devlet büyüklerini öven kasideler art arda dizilir. ü Üçüncü bölüm tarihlerdir. Arap alfa*besinde her harfe sayısal bir karşılık düşünül*müş ve bundan yararlanarak harflerle sayı belirtme yoluna gidilmiştir. Harflerin sayısal de*ğerlerini hesaplamaya da “ebced hesabı” de*nir. Ebced hesabına göre ünlü kişilerin doğum ve ölüm tarihleri, bazı anıt ve yapıların yapı*mının bitirildiği günlerin tarihleri ya da önem*li olayların tarihleri ebced hesabıyla şiirlere geçer. ü Dördüncü bölümde musammatlar yer alır. Beşinci bölümde gazeller; altıncı bölüm*de rubailer; yedinci bölümde ise müfret de*nen tek tek beyitler ve mısra azade denen tek tek dizeler olur. Şair divanını bu düzende ha*zırladıktan sonra yapıtı kitap haline getirmek üzere hattatlara (güzel yazı ustası) verirdi. Henüz baskı makineleri geliştirilmeden önce kitaplar elle yazılarak çoğaltılırdı. ü Yapıtın sayfalan çoğu zaman çeşitli desenlerle süsle*nir ve kitap ciltlenirdi. Böylece elyazması bir kitap biçimine dönüşen divan, çoğu kez döne*min önde gelen devlet adamına ya da padişa*ha sunulurdu. Padişah, saray şairlerine yapıtı incelettirir, beğenirse şairi “huzuruna” çağı*rır, onunla görüşür ve şaire para ya da çeşitli armağanlar verirdi. ü Ortaya çıkan yapıt, döneminin özellikleri*ni, zevklerini, sanat anlayışını, inançlarını ve bilgilerini taşırdı; ama yaşam pek çok biçimiy*le yansımazdı. ü Divan şairi kendisini sürekli acı çeken bir âşık olarak tanıtır ve dünyaya o gözle bakardı. ü Divan şairinin sevgilisi ay gibi yuvarlak yüzlü ve güzeldir. O hem aydır, hem de güneş. Boyu mızrak gibi uzun ve düzdür. Yürürken servi gibi salınır. Saçları sümbül, yanakları lale ya da gül, gözleri nergis, kaşları yay, kirpikleri ok, dişleri inci, çene çukuru kuyudur. Beli kıldan incedir. Sevgilinin duda*ğı ölümsüzlük suyu (abıhayat) niteliğinde*dir. Ayağının tozu âşığın gözüne sürme yerine geçer. Âşığının gözyaşı Nil ya da Fırat ırmak*ları gibi akar. Bir yandan rakibi, bir yandan acı çektiren sevgilisi nedeniyle beladan kurtu*lamaz. Bu tür benzetmeleri hemen hemen her Divan şairi kullanmıştır. Bu kalıplaşmış ben*zetmelere “mazmun” denir. Hangi şair bu mazmunları yerli yerinde ve başarılı bir biçim*de kullanmışsa o iyi bir şair sayılırdı. ü Divan şiirinde doğa öğeleri de bol bol kul*lanılmıştır. ü Şair için doğa, şiirdeki hünerini göstermek için bir araçtır. Ama şair, doğayı gerçek görünümüyle, kendi gözü ile görmek*ten çok, kendinden önce gelen usta şairlerin gözü ile görmeye çalışır. ü Divan şiirinde doğa daha çok kasidelerde ve mesnevilerde yer alır. Doğada iki mevsim çok işlenmiştir; ba*har ve kış. Bahan anlatan şiirlere bahariye, kışı anlatanlara da şitaiye denir. Bahar, şair için sevinç kaynağıdır. Baharı bir sultana ben*zetir. Bahar sultanı ordusunu toplamış, kış sultanına hücum ederek onu yenmiştir. Baki’nin “Bahar Kasidesi”, bahariye türünün en güzel örneğidir. Bahar betimlemelerinde en çok gül, bülbül, lale, sümbül, çimen gibi söz*cükler kullanılır. ü Divan şairine göre bahar ya*şam, canlılık demektir. Kış ise can sıkıcıdır, bunaltıcıdır ve zalim bir padişaha benzetilir. ü Belli doğa öğelerinin çokça kullanılmasına karşın orman, dağ, ova, rüzgâr, yağmur gibi doğanın öteki öğeleri Divan şiirinde hemen hemen hiç kullanılmamıştır. Örneğin Divan şiirinde kayıklar vardır ama deniz hiç yoktur. ü Divan şiirinde anlatılanlar, gerçek olmaktan çok bilerek yapaylaştınlmıştır. Örneğin Di*van şairi, bağış beklediği kişileri nasıl abartılı bir biçimde övmüşse, sevmediği ya da zarar gördüğü kişiyi de o oranda yermiştir. Divan Şiirinde Söz Sanatları ü Divan şairinin başarılı olabilmesi için dilin in*celiklerini bilmesi ve pek çok şiiri ezberinde bulundurması, ayrıca söz sanatlarına da önem vermesi gerekiyordu. ü Bu amaçla hüsn-i ta’lil ve teşbih sanatını çok sık kullandı. “Güzel ne*den bulma” anlamına gelen hüsni ta’lil, ne*deni bilinen bir olayı, daha güzel biçimde açıklamak ve anlamlandırmak sanatıdır. ü “Benzetme” anlamına gelen teşbih ise, bir du*rumu, bir oluşu, bir varlığı daha güzel bir du*ruma, bir oluşa, bir varlığa benzetmektir. Ama, bunu yaparken, benzeyenle benzetilen arasındaki ortak özellik çok önemlidir. Bir anlam bulunduktan sonra, aruz ölçüsüne göre sıralanan sözcükler, bu anlamı içermeli, hemde doğal söyleniş biçimini yitirmemelidir. Bu*nun için güzel söz söyleme sanatı demek olan belagat ve şiir sanatını iyi bilmek gerekiyor*du. Divan şairi için benzetilenler, daha doğru*su neyin neye benzetileceği iyice belliydi ve kalıplaşmıştı; çünkü şiirde yararlanılan öğeler yüzyıllar boyunca birikmişti. Hatta, acemi şa*irler güçlük çekmesin diye, benzetme sözcük*lerini, sözcüğün birkaç anlamını, mecaz deni*len, kendi anlamıyla kullanılmayıp, benzetme yoluyla başka anlamda kullanılan sözcükleri ve şiirlerde geçen efsaneleri, kahramanları içeren kitaplar hazırlanmış, kafiye (uyak) listeleri düzenlenmişti. Yeni bir şiirde benzetme yönü biraz farklı olsa, o değerli bir şiir olarak nitelendirilirdi. Buna karşın, asıl yenilik hüsn-i ta’lil sanatıyla sağlanırdı. Bunun dışında öte*ki söz hüneriyle şiirin çağrışım alanı genişleti*lir ve anlam güçlendirilirdi. Böylece bir sözcü*ğe ya da deyime, şairin kullandığı dili iyi bil*mesi oranında artan anlamlar yüklenmiş olu*yordu. Divan Edebiyatında Düzyazı ü Divan edebiyatında düzyazı (nesir) şiir kadar yer tutmaz. Bununla birlikte tezkire, tarih, seyahatname, siyasetname (siyasal konulan içeren kitap), münşeat, sefaretname (elçilerin yazdığı kitap) gibi düzyazıyla yazılmış çok çe*şitli türler vardı. ü Düzyazıda da tıpkı şiirde ol*duğu gibi, anlatılanlardan çok anlatma biçimi*ne özen gösterilmiş, ses ve söz oyunlarına sık sık başvurulmuştur. Bu nedenle Divan edebi*yatında düzyazıya “kurma, yapma, düzenle*me” anlamına gelen inşa adı verilmiştir. ü Resmi ve özel mektuplardan, çeşitli yazılar*dan oluşan yapıtlara münşeat denir. Tezkire*ler ise şair, yazar ve hattatların yaşamöykülerini içeren yapıtlardır. Bu yapıtlarda bilgi vermenin yanı sıra, tezkire yazan düzyazıdaki üstünlüğünü göstermek için çeşitli söz sanatlarına başvurur. ü Söz sanatlarına önem veren tarih kitapları da Divan edebiyatı ürünleri arasındadır. ü Tarih yazımında, olayların nedenlerini ve sonuçlarının irdelemekten çok, olduğu gibi an*latılması yeğlenmiştir. Divan edebiyatının başlıca temsilcileri
|
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |